31 Ekim 2009 Cumartesi

Up, up, up and away...

Pixar yine yapacağını yapmış :) Hep bi zevkle izledim, pixar'ın animasyon filmlerini...Toy Story, Ratatouille, Wall-e, Nemo, Monsters, aklıma şimdilik gelen birkaç pixar animasyon filmi...Pixar filmlerini izlerken, aklıma hep şöyle bir görüntü geliyor,"bir sürü yaratıcı, gözlüklü ve teknoloji manyağı adam ve kadın bir odada çalışıyor, çiziyor, üretiyor ":) nedense...

Pixar'ın son animasyon filmi "UP" bir harika...felsefi olcak ama hayata dair o kadar çok şey barındırıyor ki içinde...Her zaman ki gibi pixar yetişkinleri de kalbinden vuruyor, hem de öyle böyle değil, filmde ağladım bile :)

Bloğumu okuduklarını umduğum Göksel ve Umur'a buradan sesleniyorum: Ada'larınızı mutlaka götürün bu filme :)

24 Ekim 2009 Cumartesi

EVE DÖN JOE GİBİ












Bugün Londra'nın "özgürce konuşulabilen" en bilinen köşesi "Hyde Park Corner"da, binlerce savaş karşıtı buluştu..."İngiliz askerleri Afganistan'dan dönsün" diye bağırdı herkes, ama konu sadece Afganistan değildi, tüm Orta Doğu için yürüdü binlerce kişi...

Bu sorunlu topraklara İngilizlerden kendimi daha yakın hisseden ya da daha yakın hissettiğimi zanneden ben ise, İngilizlerin ağzından "Orta Doğu'da barış" sloganını duyunca tarif edilemez bir tuhaflık hissettim.

Fotoğraf makinamı kapıp Hyde Park'a gittim ve şu sorunsalla karşı karşıya kaldım: Elime tutuşturulan binlerce broşürü mü tutsam, yoksa yağan yağmurdan ıslanmasın diye fotoğraf makinamı mı kurtarsam, bir elle şemsiye tutulurken diğer elle fotoğraf makinesi nasıl tutulur ve zoom yapılır, bu fotoğraf makinesini yağmurda taşımak ne de zormuş, yağmurdan ve ıslanmaktan nefret eden benim 365 günün 300'ünün yağmurlu olduğu bir şehirde işi ne, vs...

Derken kafamdaki bunca soru, gencecik bir adamın yürüyüşün başına geçmesi ve basının ona gösterdiği inanılmaz ilgiyle dağılıverdi: Joe Glenton. Savaşın başlamasının ardından, 2006'da Afganistan'a gitmiş Joe, savaşmış da ama yapamamış, dönmüş kendi isteğiyle, gitmek zorundasın dönemezsin demişler reddetmiş, şimdi yargılanıcak Glenton, ve sivil cezaevine gönderilmesi olası...

Bugün Joe, yürüyüşün simgesiydi ve en başındaydı, karısıyla beraber...bağırdı herkes: "Eve dönsün herkes, Joe gibi"...Ben de Joe'nun hikayesini öğrenince şemsiye, yağmur ve fotoğraf makinası üçlemesine daha fazla kafa yormamam gerektiğini anladım :)

21 Ekim 2009 Çarşamba

VE LONDRES....

Dile kolay, koca 6 sene...Ankara ya da İstanbul olsa şehrin değişiminden evimin yerini bulamazdım ama tabii Avrupa :) Londra'yı aynı 6 sene önce bıraktığım gibi buldum...

Hiç mi değişiklik yok? Elbette var...Ekonomik kriz feci vurmuş, Londra'da artık daha fazla mutsuz insan var, biraz daha yoksul, biraz daha güvensiz ama yine de güzel :)

Bi de teknoloji...neredeyse peynir-ekmek gibi buradaki cep telefonu şirketlerinin Türkiye'ye göre ucuza sattığı blackberryler, iphonelar...Kötü etkilemiş bu durum İngilizleri (Londra'da İngiliz mi var diyebilirsiniz, haklısınız, o zaman) Londralıları diyelim...Artık Londralılar, metroda, otobüslerde daha az kitap, dergi, gazete okuyor...Herkesin elinde internet bağlantılı cep teli...cıp cıp cıp sağa-sola mail atılıyor, hatta msn'den chat yapanına bile şahit oldum...
"Ya seversin, ya nefret edersin" sınıflandırmasına sokulan şehirlerden biri Londra...Nasıl baktığına bağlı şehre, gri bulutlara, genelde çiseleyen yağmura ve olmayan yemeklerine :) fazla takılmamak gerek...Akan hayat, yapılacak milyonlarca şey ve parkları ise benim odaklandığım noktalar...
Şimdilik, tanıdık ama yeni bir başlangıç Londra benim için...Gezilenler, görülenler, şahit olunanlar ve de en önemlisi akla takılanları anlatmaya devam :)
Henüz kendimi şehre ait hissetmediğimin, turist Ömer kıvamındaki halimin kanıtı olan objektifimden 3-4 kare :) Akşamüstü Westminster-Parlamento binası ve de meşhuuur Notting Hill-Portobello Road....